Türkiye’yi yönetme iddiasında olanlar; AB ile ilgili görüş ve düşüncelerini tekrar gözden geçirme zorundadırlar.

Bary? Manço: Ahmet beyin çeketi
Verheugen

Bu adamlar neden böyle neşeliler dersiniz ?

Ne gördülerde böyle gülüyorlar ?

image00102

dergisinin 23.09.2004 tarihinde yayınladığı 40. sayısından 21. sayfa

Stern-heft_40_40002

Noch nicht ganz beitrittsfähig

Karikatürde görülen zat  Türk değildir !
o ancak Türk’ün çantasını taşıyan Türkiyeli olabilir.

 

Türkiye'yi "madara" eden "Türkiye'liler

Köpek kapısı!

Devleti yönetenler, AB uğruna  verdikleri tavizler, çizdikleri zikzaklar, kahramanca (!) çıkışları sonrası tükürdüğünü yalaması, koskoca Türkiye'yi hiç de hak etmediği bir duruma düşürdü.

Türkiye ile açıkça alay eden Avrupa basınında hakarete varan yorumlar ve karikatürler çıkmakta; ulaştığımız her türlü bilgiyi sizlerle paylaşaçağız, sizde karşılaştığız bu ve benzeri bilgileri bize ulaştırınız ki hepimizin haberi olsun.

 

posta@abyehayir.de

 

Bunlardan biride Almanların ünlü dergisi        de yer aldı. Karikatürde; Türkiye, AB kapısının altındaki "özel giriş" ten  içeriye bakan biri olarak tarif edildi. Bu tip kapıçıklar hayvan sevgisi geniş olanların,  barındırdıkları  evcil ev hayvanlarının,  yanlarına girip çikmasını  sağlamak için  kapı altlarına,  özel olarak açılır.

Bu karikatür neyi anlatmaya çalışıyor ?

Kimisine göre adamlar, Avrupa Birliği kapısının altına bir köpek kapısı açmış, ay yıldızlı çantası olan bir kişi sürüne sürüne delikten içeri girmeye çalışıyor!

 

Türkiye basınında ise bir sevinç, bir coşku:

-Yolumuz açıldı!

-Biz Avrupalıyız!

-Gitti, çözdü, geldi!

-AB yolunda engel kalmadı!

-AB kapısı açıldı!

-Erdoğan''ın çizgili takım elbise uğuru!

-Biz iktidarda iken zina bir daha konu edilmez!

 

 

Karikatür dikkatlice incelendiğinde  görüleçektir ki  AB hiçte öyle  Karen Fog çoçuklarının bahsettiği gibi; kapısında,  ellerinde çiçeklerle, hoşgeldiniz (Willkommen) demeyi bekleyenlerle değil, tarihten kaynaklanan intikamlarının hınçını almak isteyen içi garez dolu şövalyelerle dolu.

Kapının dış tarafından anahtar deliğinin olmaması,   bu Hiristiyan kulübünün dışarıdan geleçek olanlara kapalı olduğunu vurguladığı gibi, aynı zamanda ne yaparsan yap içerdeki seni almak istemedikten sonra giremezsin anlamını taşımaktadır.

Girişin üzerinde arapça'yı çağrıştıran bir yazı karakteri ile  "Spezial Eingang = Özel giriş"  yazıyor olması Avrupanın Türkiye'ye bakış açısını  açıkça ortaya koyuyor. Bu Avrupanın Hiristiyan kulübü olmadığını savunanlara indirilmiş en büyük tokattır.

Sonuç olarak; dizleri üzerinde sürünerek, "muhteşem Avrupa'nın" sürüngenler için açtığı kapıçıktan içeri bakana şöyle seslenilmekte : "noch nicht ganz beitrittsfähig" = Henüz içeriye girebilmek için tam olgunlaşamamişsın. ...

Meğer ne çok meraklısı varmış Avrupa'nın açtığı köpek kapısının!

Biz sunduğumuz bilgilerle kimseye hakaret etme niyetinde değiliz! "Köpek kapısı" derken de hakaret kastımız yoktur! Fakat, karikatürde Türkiye'ye layik gördükleri kapı bir köpek kapısı ve bütün Türklere hakaret edercesinedir !

 

Türkiye basını, bu hakareti Türk halkından saklamıştır ! Karikatürü doğru dürüst, manşet haber veren olmamıştır. Oysa Avrupalılar; Türkleri, dünyada gururuna en düşkün millet olarak tanırlar! Damarlarında Türk kanı dolaşan hiç kimse, Türkiye'nin bu kadar istiskâl edilmesine dayanamaz! Tepki gösterir. Fakat adamların hakaretleri bile halka "ileri adım" olarak gösteriliyor!

 

 

Öyle bir medya terörü estiriliyor ki, kökü İslamcılığa dayanan AKP'nin destekçisi olan bir gazete bile "Biz iktidarda iken zina bir daha konu edilmez" diyebilen genel başkanları için "Gitti, çözdü, geldi" diyebiliyor! "Gitti, çözüldü, geldi" deseler daha doğru olmaz mı? Zina Kuran'a göre suç değil mi? Bu nasıl müslümanlıktır?

 

Bakınız, RTE Avrupa Komisyonu'nda temaslarına başladığı sırada Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu'nun Avrupa eş başkanı, Fransız parlamenter Jacques Toubon, "AB ile müzakereler başlatmış bir Türkiye laik sistemi ile ülke bütünlüğünden vazgeçmek zorunda kalacaktır" diyordu! Yanlış mı söylüyor? Hayır, yüzde yüz doğru? Peki nerede bugüne kadar irtica diye yırtınan sözde Atatürkçüler! Onlar bu durumu bilmiyor mu? Yoksa, "Bugünkü dünyada egemenlik kavramı değişmiştir" anlayışı ile, ülke bütünlüğünden de, laiklikten de mi vazgeçtiler? Fransız parlamentere göre Türkiye bölünmek istemiyor, laik Atatürkçü sistemini muhafaza etmek istiyorsa, Avrupa Birliği üyeliğinden vazgeçer.

 

Zira, üyelik süreci Türkiye'nin siyasi bağımsızlığını elinden alacak, sorunlarını çözmeyecek daha da artıracak. Toubon da "ayrıcalıklı ortaklık" öneriyor! Toubon bu önerinin yeni olmadığını, dört yıl önce gündeme getirdiklerini söyledikten sonra böylece ortak kararlara Türkiye'nin katılımının sağlanabileceğini, Kıbrıs, Ermeni soykırımının tanınması gibi duyarlı konularda baskının azalacağını, zaten NATO çerçevesinde koruma altına alınan hudutlarının AB ile de oluşturulabilecek ortak bir mekanizmayla pekiştirilebileceğini söylüyor! Toubon'un Türkiye'ye layık gördüğü sözde üyelik tarzı da Stern'in karikatüründeki kapıdan farksız! Üstelik, Türkiye'nin sınırlarının AB sayesinde korunabileceğini söyleyerek dalgasını da geçiyor!

 

Fransa'nın eski Dışişleri Bakanı Hubert Verdine de Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olması yerine Türkiye ile "stratejik ortaklık" yapılması önerisini tekrarladı! Verdine, "'Türkleri üyelik anlaşmasının onaylanabileceğine inandırmak dürüstçe ve doğru değil" diye konuştu. Bu arada, Danimarka'da iktidardaki koalisyonun meclisteki tek ortağı aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi Başkanı Pia Kjaersgaard, "Türkiye'nin Avrupa'da yeri olmadığını ve Danimarkalılara bu konunun danışılmamasının kabul edilemez olduğunu" söyledi. Kjaersgaard, "Türkleri kandırmak yerine Avrupa'da yerlerinin olmadığını ve AB'ye hiçbir zaman üye olamayacaklarını söylemenin daha dürüstçe olacağını" belirtti.

 

Fotoğraf bu kadar net! Fakat, Türkiye adına karar verme yetkisine sahip olanların bunlara aldırdığı yok! Çünkü, Türkiye'nin Türk devleti olmaktan çıkarılması için, Avrupa Birliği'ni bir kaldıraç olarak kullanıyorlar!

 

Hani, Arşimet "Bana bir dayanak noktası ve kaldıraç verin, dünyayı yerinden oynatayım" demiş ya, bu ülkenin kuruluş felsefesini beğenmeyenler, Türkiye'yi ve Türkleri yerinden oynatmak için o kaldıracı Avrupa Birliği olarak görüyorlar! Vatan topraklarını satmalarının sebebi de bu! Türklere yapılan hakaretleri de kendi üzerlerine alınmıyorlar! Çünkü zaten Türk değiller! Onun için ikide bir "Türkiye kimliği" diyorlar! Bir Türk bu kadar hakareti sineye çekmez!