Türkiye'yi "madara" eden "Türkiye'liler
Köpek kapısı!
Devleti yönetenler, AB uğruna verdikleri tavizler,
çizdikleri zikzaklar, kahramanca (!) çıkışları sonrası
tükürdüğünü yalaması, koskoca Türkiye'yi hiç de hak etmediği
bir duruma düşürdü.
Türkiye ile açıkça alay eden Avrupa basınında
hakarete varan yorumlar ve karikatürler çıkmakta;
ulaştığımız her türlü bilgiyi sizlerle
paylaşaçağız, sizde karşılaştığız
bu ve benzeri bilgileri bize ulaştırınız ki hepimizin
haberi olsun.
posta@abyehayir.de
Bunlardan biride
Almanların ünlü dergisi
de yer aldı. Karikatürde; Türkiye,
AB kapısının altındaki "özel giriş" ten
içeriye bakan biri olarak tarif edildi. Bu tip kapıçıklar hayvan
sevgisi geniş olanların, barındırdıkları evcil
ev hayvanlarının, yanlarına girip çikmasını
sağlamak için kapı altlarına, özel olarak açılır.
Bu karikatür neyi
anlatmaya çalışıyor ?
Kimisine göre adamlar,
Avrupa Birliği kapısının altına bir köpek
kapısı açmış, ay yıldızlı çantası olan
bir kişi sürüne sürüne delikten içeri girmeye çalışıyor!
Türkiye
basınında ise bir sevinç, bir coşku:
-Yolumuz
açıldı!
-Biz
Avrupalıyız!
-Gitti, çözdü,
geldi!
-AB yolunda engel
kalmadı!
-AB kapısı
açıldı!
-Erdoğan''ın
çizgili takım elbise uğuru!
-Biz iktidarda iken
zina bir daha konu edilmez!
Karikatür
dikkatlice incelendiğinde görüleçektir ki AB hiçte öyle Karen Fog
çoçuklarının bahsettiği gibi; kapısında, ellerinde
çiçeklerle, hoşgeldiniz (Willkommen) demeyi bekleyenlerle değil,
tarihten kaynaklanan intikamlarının hınçını almak
isteyen içi garez dolu şövalyelerle dolu.
Kapının
dış tarafından anahtar deliğinin olmaması,
bu Hiristiyan
kulübünün dışarıdan geleçek olanlara kapalı olduğunu
vurguladığı gibi, aynı zamanda ne yaparsan yap içerdeki
seni almak istemedikten sonra giremezsin anlamını
taşımaktadır.
Girişin
üzerinde arapça'yı çağrıştıran bir yazı karakteri
ile "Spezial Eingang = Özel giriş" yazıyor olması
Avrupanın Türkiye'ye bakış açısını açıkça
ortaya koyuyor. Bu Avrupanın Hiristiyan kulübü
olmadığını savunanlara indirilmiş en büyük
tokattır. 
Sonuç olarak; dizleri üzerinde sürünerek, "muhteşem Avrupa'nın" sürüngenler için açtığı kapıçıktan içeri
bakana şöyle seslenilmekte : "noch nicht ganz beitrittsfähig" = Henüz içeriye girebilmek için tam olgunlaşamamişsın.
...
Meğer ne çok meraklısı varmış Avrupa'nın
açtığı köpek kapısının!
Biz sunduğumuz bilgilerle
kimseye hakaret etme niyetinde değiliz! "Köpek kapısı" derken de hakaret
kastımız yoktur! Fakat, karikatürde Türkiye'ye layik gördükleri kapı bir köpek kapısı ve bütün
Türklere hakaret edercesinedir !
Türkiye
basını, bu hakareti Türk halkından saklamıştır !
Karikatürü doğru dürüst, manşet haber veren
olmamıştır. Oysa Avrupalılar; Türkleri, dünyada gururuna en
düşkün millet olarak tanırlar! Damarlarında Türk kanı
dolaşan hiç kimse, Türkiye'nin bu kadar istiskâl edilmesine dayanamaz! Tepki
gösterir. Fakat adamların hakaretleri bile halka "ileri
adım" olarak gösteriliyor!
Öyle bir medya
terörü estiriliyor ki, kökü İslamcılığa dayanan AKP'nin destekçisi olan bir gazete bile "Biz iktidarda iken zina bir daha konu edilmez" diyebilen genel başkanları için "Gitti, çözdü, geldi" diyebiliyor! "Gitti, çözüldü, geldi" deseler daha doğru
olmaz mı? Zina Kuran'a göre suç
değil mi? Bu nasıl müslümanlıktır?
Bakınız, RTE
Avrupa Komisyonu'nda temaslarına
başladığı sırada Türkiye-Avrupa Birliği Karma
Parlamento Komisyonu'nun Avrupa eş
başkanı, Fransız parlamenter Jacques Toubon, "AB ile müzakereler başlatmış bir Türkiye laik
sistemi ile ülke bütünlüğünden vazgeçmek zorunda kalacaktır" diyordu! Yanlış mı söylüyor? Hayır, yüzde yüz
doğru? Peki nerede bugüne kadar irtica diye yırtınan sözde
Atatürkçüler! Onlar bu durumu bilmiyor mu? Yoksa, "Bugünkü dünyada egemenlik kavramı değişmiştir" anlayışı ile, ülke bütünlüğünden de,
laiklikten de mi vazgeçtiler? Fransız parlamentere göre Türkiye bölünmek
istemiyor, laik Atatürkçü sistemini muhafaza etmek istiyorsa, Avrupa
Birliği üyeliğinden vazgeçer.
Zira, üyelik süreci
Türkiye'nin siyasi
bağımsızlığını elinden alacak,
sorunlarını çözmeyecek daha da artıracak. Toubon da "ayrıcalıklı ortaklık" öneriyor! Toubon bu önerinin yeni olmadığını,
dört yıl önce gündeme getirdiklerini söyledikten sonra böylece ortak
kararlara Türkiye'nin katılımının
sağlanabileceğini, Kıbrıs, Ermeni
soykırımının tanınması gibi duyarlı
konularda baskının azalacağını, zaten NATO
çerçevesinde koruma altına alınan hudutlarının AB ile de
oluşturulabilecek ortak bir mekanizmayla pekiştirilebileceğini
söylüyor! Toubon'un Türkiye'ye layık gördüğü sözde üyelik tarzı
da Stern'in karikatüründeki kapıdan
farksız! Üstelik, Türkiye'nin
sınırlarının AB sayesinde korunabileceğini söyleyerek
dalgasını da geçiyor!
Fransa'nın eski Dışişleri Bakanı Hubert Verdine
de Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olması yerine Türkiye ile "stratejik ortaklık"
yapılması önerisini tekrarladı! Verdine, "'Türkleri üyelik anlaşmasının
onaylanabileceğine inandırmak dürüstçe ve doğru değil" diye konuştu. Bu arada, Danimarka'da iktidardaki koalisyonun meclisteki tek ortağı
aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi Başkanı
Pia Kjaersgaard, "Türkiye'nin Avrupa'da yeri olmadığını ve
Danimarkalılara bu konunun danışılmamasının kabul edilemez olduğunu" söyledi.
Kjaersgaard, "Türkleri kandırmak yerine
Avrupa'da yerlerinin olmadığını ve AB'ye hiçbir zaman üye olamayacaklarını söylemenin daha
dürüstçe olacağını" belirtti.
Fotoğraf bu
kadar net! Fakat, Türkiye adına karar verme yetkisine sahip olanların
bunlara aldırdığı yok! Çünkü, Türkiye'nin Türk devleti olmaktan çıkarılması için, Avrupa Birliği'ni bir kaldıraç olarak
kullanıyorlar!
Hani, Arşimet "Bana bir dayanak noktası ve kaldıraç verin,
dünyayı yerinden oynatayım" demiş ya, bu
ülkenin kuruluş felsefesini beğenmeyenler, Türkiye'yi ve Türkleri yerinden oynatmak için o kaldıracı Avrupa Birliği olarak görüyorlar!
Vatan topraklarını satmalarının sebebi de bu! Türklere
yapılan hakaretleri de kendi üzerlerine alınmıyorlar! Çünkü
zaten Türk değiller! Onun için ikide bir "Türkiye kimliği"
diyorlar! Bir Türk bu kadar hakareti sineye çekmez!