Atatürk bugünleri mi görmüştü?
AB
konusunda basında tartışmalar yapılıyor.
Bazıları ısrarla şunu savunuyor:
‘Atatürk, AB için evet derdi... Çünkü Atatürk, çağdaş
uygarlığı yakalamak isteyen bir önderdi.’
Atatürk
Türkiye’yi
kurtarmış, yönetmiş büyük bir devlet adamı. Ölümünün
üzerinden tam 66 yıl geçmiş ve AB konusunda ismi
devreye sokuluyor!
Atatürk, AB için -ilkesel açıdan- belki ‘evet’ derdi; ama
Türkiye Cumhuriyeti’ne hiçbir ülke, hiçbir kuruluş önünde böyle takla
attırmazdı... Çünkü o, ülkesinin şeref ve haysiyetine
sahip çıkan bir devlet adamıydı.
Taaa subaylığından, paşalığından,
savaş meydanlarında geçen yıllarından,
Cumhurbaşkanlığı döneminden ele alıp öldüğü
güne kadar inceleyin...
Acaba ülkesini yabancılar karşısında bir gün olsun
küçük düşürmüş mü? Bir kez olsun onların emrine, güdümüne
girmiş mi?
***
Başkent Üniversitesi tarafından yayınlanan çok güzel,
öğretici bir dergi var. Bütün Dünya. Son sayısında Atatürk’ün
6 Mart 1922’de TBMM’de yapmış olduğu konuşmadan
bir alıntıyı bize aktarıyor:
‘Efendiler! Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve
medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine
gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanmıştır.
Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün
işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan
almak gibi birtakım zihniyetler belirdi.’
Şimdi çok dikkatle okuyunuz:
‘Halbuki hangi istiklal (bağımsızlık) vardır
ki, ecnebilerin nasihatleri ile, ecnebilerin planları ile yükselebilsin?
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.’
Ne güzel söylemiş. Tam isabet.
***
Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ayrıdır,
bu kılıflara bürünüp ülkeyi yabancıların emir ve
direktifleri doğrultusunda bir yerlere sürüklemek, hatta yarı
sömürge durumuna düşürmek ayrıdır.
AB’ye girelim. AB’nin olanaklarından yararlanalım. Çağdaş
uygarlık düzeyine ulaşalım.
Ama kendimizi böyle ezdirerek, küçülterek, onların
kapılarında yalvararak, borsa-döviz-faiz beklentileriyle
değil.
Biz ne yazık ki bunu yaptık.
İşte, adamların hazırladığı son
İlerleme Raporu elimizde. İçinde öyle şeyler var ki, yenilir
yutulur lokma değil.
Türkiye Cumhuriyeti bu durumlara düşmemeliydi... Çünkü hiçbir ülke, AB
karşısında bunları yaşamadı.
Evet, hepsi için bazı koşullar vardı; ama bizim
karşımıza çıkarılanlara benzemiyordu.
***
Recep Tayyip Erdoğan bundan kısa süre önce aslanlar gibi (!)
kükrüyordu:
‘AB bizim içişlerimize karışamaz. AB bizim için olmazsa
olmaz değildir.’
Şu son rapor, içişlerimize ve her şeyimize ne ölçüde
karıştıklarının somut belgesi ve göstergesi.
Yeni azınlıklar icat edilmesinden patrikhaneye, MGK’dan
dokunulmazlıklara, basın kanunundan ekonomiye kadar her alanda
elleri, kolları var.
Açıktan, resmen karışıyorlar ve
karıştırıyorlar.
Bunu da geçtik, rencide ediyorlar.
Türkiye’yi yönetenler bunları bilmiyor mu, görmüyor mu? Elbette
biliyorlar, görüyorlar ama sesini çıkarabilen yok!
Dahası var ve en büyük tehlike yolda:
Bu süreç giderek dozunu artıracak. Üyelik müzakereleri
başladığı zaman karşımıza korkunç istekler
ve talepler gelecek.
O zaman ne yapacağız? Daha doğrusu, hükümet o zaman ne
yapacak?
Hükümeti falan da bırakın bir yana, Türkiye Cumhuriyeti -hiç
ummadığımız kurumların bile teslim
bayrağını çekmiş olduğu bir ortamda- daha ne
durumlara düşürülecek?
***
Devlet adamlarının, filozofların sözleri vardır,
yüzyıllar önce söylenmiştir; ama günümüzde de geçerlidir, hep
örnekler verilir.
Mustafa Kemal Atatürk yukarıdaki sözleri bundan 82 yıl
önce söylemiş. Ama günümüzde de tümüyle geçerli. Bugün aramızda
olsaydı, şu yaşadıklarımız, el
kapılarında yalvarıp yakarmalarımız, verdiğimiz
yüz kızartıcı ödünler, düştüğümüz şu durumlar
karşısında acaba ne hissederdi? Bence utanırdı...
Çünkü ‘Hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle,
planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir’
diyebilen, günümüzde fazla örneği bulunmayan yiğit-onurlu devlet
adamıydı.
|
|