AVRUPA
BİRLİĞİ’NE NEDEN HAYIR
|
SUAT
İLHAN (EMEKLİ KORGENERAL)
|
EGE SORUNU
|
- Katılım
Ortaklığı Belgesi, Ege Denizi ile ilgili sorunların
görüşmeler yolu ile 2004 yılına kadar çözülmemesi
durumunda, sorunun Adalet Divanı’na götürülmesini öngörmektedir.
Yunanistan da bunu istiyor. Biliyorlar ki konu Adalet Divanı’na
gittiği takdirde sorun Yunanistan lehine karara
bağlanacaktır. Adalet Divanı’nda her üye ülkeden bir
hakim bulunmaktadır.
|
SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI
|
- Birçok ulusal
parlamento sözde Ermeni soykırımını kabul
etmiştir. Avrupa Parlamentosu onlardan bir adım ileri giderek
soykırımın varlığını kabul
etmiş, ek olarak Türkiye’nin de kabul etmesini karara
bağlamıştır. Bu karar konuyu ikinci aşamaya
taşımıştır. Bundan sonraki aşamalar
tazminat ve toprak talebidir. Üye olmamızdan sonra bu
aşamalarla ilgili kararlar sürpriz olmayacaktır.
|
TÜRKİYE’NİN
ADAYLIĞI BELİRSİZ
|
- Nice Zirvesi’nde
AB’nin 2010 yılındaki üye sayısı
belirlenmiştir. Üye sayısı, 12 aday ülkenin
katılımı ile sınırlanmıştır.
Türkiye adaylar arasında bulunmamaktadır. Türkiye’nin 2010
yılından sonraki durumu hakkında da bir açıklama
yoktur. Fransa Meclisi Dışişleri Komisyonu
Başkanı François Loncle, “Tarihi ve coğrafi özellikleri
dikkate alınınca Türkiye AB’ye hiçbir zaman giremez”
demiştir. Nice kararları 2010 ve sonrası içindir ve
bu kararlar içinde Türkiye yoktur.
|
AVRUPA KOMİSYONU’NDA
TEMSİL
|
- 2005
yılına kadar her üye ülkenin komisyonda bir temsilcisi olacak.
Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya 30’ar oyla en yüksek
hakka sahipler. Malta, Lüksemburg ve Kıbrıs Rum Kesimi 3’er
oyla en az oy hakkına sahip bulunuyorlar. Toplam oy
sayısı 321, nitelikli çoğunluk 231 (yüzde 71.9) olacak.
|
TÜRK KAMUOYU DIŞLANDI
|
- Türkiye’de kamuoyu
AB konusunda tamamen dışlanmıştır. Ulusal
Program, gizlilik içinde hazırlanmıştır.
|
BİZİ NE KADAR
İSTİYORLAR?
|
- Almanya eski
Başbakanı Helmuth Kohl, Avrupa Birliği’nin
Hıristiyanlık değerlerinden vazgeçmemesi
gerektiğini, Avrupa’nın Hıristiyan dünya görüşü
üzerine kurulduğunu belirterek, “Hıristiyan dünya
görüşü ve Hıristiyanlık değerlerinin
olmadığı bir Avrupa benim Avrupam değildir” demişti.
|
- Almanya eski
Başbakanı Helmuth Schmith ise, “Avrupa’nın
Kendini İdamesi-21.Yüzyıl İçin Perspektifler” adlı
kitabında şunları söylemiştir:
|
- “Türkiye’nin
nüfusu, şu anda 65 milyon. 35 yıl içinde bu sayı 100
milyona çıkacak. 21.yüzyılın sonlarına doğru
Türkiye’nin nüfusu Fransa ve Almanya’nın toplamı kadar olacak.
Türkiye’yi AB’ye almak isteyenlerin bu rakamları
akıllarında tutmaları lazım.”
|
- “Türkiye’nin
Suriye, İran ve Irak’la sınırı var ve Yunanistan’la
yüzyıllardır sürtüşmektedir. Bu sürtüşmenin tek
sebebi Kıbrıs değildir. Türkiye, bölgede kendi
çıkarları olduğu için Ortadoğu’da yaşanan her
savaşa endirekt de olsa katılmıştır.”
|
- “Türkiye
ile Rusya arasında yüzyıllardır yaşanan kin, özellikle
Orta Asya’da cumhuriyetlerin
bağımsızlıklarını kazanması
sonrası, her an yeniden canlanabilir.”
|
- “Türkiye’nin
AB’ye alınması bağlamında gözden
kaçırılmaması gereken önemli kültürel farklar da var.
Türkiye ile Avrupa arasındaki kültürel farklar, Rusya ve Ukrayna
ile aramızdaki farklardan çok daha derindir.”
|
- “Aslında
Türkiye’ye karşı açık kartlarla oynamak yerinde olurdu.”
|
- Almanya’nın
eski Ankara Büyükelçisi Hans Vergau, “Türkiye’nin tam
üyeliğinin AB’nin kimliğini büyük ölçüde
değiştireceği açıktır. Türkiye hiçbir aday
grubuna sığmamaktadır” demiştir.
|
- Bütün bu
yetkililerin söylediklerine ve bazı araştırmalara göre,
Avrupalıların sadece yüzde 30’u tarafından
desteklenmesine rağmen, Türkiye’nin AB üyeliği
gerçekleşirse, AB üyesi olarak ne tür zorluk, dışlanma,
aşağılanma, horlanma ile karşı
karşıya kalacağımızı, çoğu zaman
yalnızlığa itileceğimizi, her zaman “öteki”
muamelesi göreceğimizi düşünmeliyiz.
|
- 15 üye ülkede
yapılan kamuoyu yoklamasında, aday ülkelerden hangilerinin
üyeliğinin istendiği sorulmuş ve şu sonuçlar
alınmıştır:
|
Norveç’i isteyenler % 70
|
İsveç’i isteyenler % 69
|
Malta’yı isteyenler % 50
|
Kıbrıs’ı isteyenler % 44
|
Türkiye’yi isteyenler % 30
|
AVRUPA PARLAMENTOSU’NUN
TÜRKİYE ALEYHİNE ALDIĞI KARARLAR
|
1.
Avrupa Parlamentosu, Kıbrıs’taki Türk
birliklerini işgal kuvvetleri olarak isimlendirip Ada’dan geri çekilmesi
kararını almıştır.
|
2.
Sözde Ermeni soykırımını
kabul etmiş ve Türk hükümetinin de kabul etmesini istemiştir.
|
3.
30 bin insanın ölümüne sebep olan PKK’ya
yataklık yapmıştır.
|
- Türkiye’ye
düşmanca bakan böyle bir parlamentoya, Türkiye üzerinde yasama
yetkisi verilemez.
|
- AB üyesi
olmadığımız için aleyhimizde alınan bu kararlar
bizi bağlamıyor ve uygulamıyoruz. Ancak üye
olduğumuz zaman bu kararlar birer birer bize dayatılacak. Çünkü
bütün AB organlarının üzerimizde yaptırım yetkisi ve
gücü olacak. TBMM yasama yetkilerini Avrupa Parlamentosu ile, Türkiye
Cumhuriyeti hükümeti icra yetkilerini AB Konsey ve Komisyonu ile,
yargı organlarımız yetkilerini Adalet Divanı ile
paylaşacaklar. Alınan kararları mutlaka uygulamak zorunda
olacağız.
|
- Maastricht’te
alınan önemli kararlardan birisi “Mevcut AB kurumlarının,
bu arada Avrupa Parlamentosu’nun yetkilerinin
artırılması”dır. AB
organlarının yetkilerinin artırılması, ulusal
kuruluşların (TBMM, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Türk
yargı organları) aleyhine olacak, egemenlik ve
bağımsızlığımız giderek
cılızlaşacaktır.
|
- Alınan bu
kararlar, üyelik şartı olarak önümüze konacak. Karşı
karşıya kalınacak ortamı anlamak için bu
kararları çok iyi incelemeliyiz.
|
- AB üyesi
olduğumuzda, Avrupa Parlamentosu’nda üyelerimiz bulunacak. Fakat
sonuç değişmeyecek. 700 kişilik parlamentoda 80 üyemiz
kulis oyunları ile daima azınlıkta bırakılacak
ve Türkiye ile ilgili kararları aleyhimize çıkarmayı
başaracaklar. Türkleri tarihten kaynaklanan nedenlerle “öteki”
sayma içgüdüsü devamlı olarak aleyhimize davranmalarına sebep
olacaktır. Neler yapabileceklerinin en iyi örneği bugün
almış oldukları kararlardır.
|
KATILIM ORTAKLIĞI TUZAKLARI
|
TÜRKİYE’YE FARKLI
İŞLEM
|
- Katılım
Ortaklığı Belgesi’nde, “Türkiye, diğer aday
ülkelere uygulanan aynı kriterler temelinde birliğe
katılması mukadder bir aday ülkedir” denildiği halde
Türkiye’ye, mali yardım konusunda, Kıbrıs konusunda,
azınlıklar konusunda, Gümrük Birliği Anlaşması
hükümlerinde, Avrupa Parlamentosu kararlarında eşit değil
“hasım” muamelesi yapılıyor.
|
- Örneğin, Avrupa
Birliği, Türkiye’ye Kıbrıs konusunun çözülmesini
şart koştuğu halde, Güney Kıbrıs’a böyle bir
koşul ileri sürmeden üyelik müzakerelerini
başlatmıştır.
|
- AB, başka
ülkelerdeki azınlıklar konusunda hiçbir işlem yapmazken,
Türkiye’de kendi yorumu ile varlığını kabul
ettiği, sayısı belirsiz azınlıkların
hamisi gibi hareket etmektedir.
|
- AB, kabul
edilmiş anlaşmaların gereği olan serbest
dolaşım hakkını Türkiye’ye
kullandırmamaktadır.
|
- Bütün diğer
ülkelerdeki terör örgütlerini, terörist örgütler listesine
aldığı halde, PKK ve DHKP-C’yi dışarıda
bırakmış, bunları terörist
saymamıştır. Başbakan Bülent Ecevit, bu
sonuca “hayret” ettiğini söylemiştir. Aslında
AB’nin bu tutumu, Türkiye’ye karşı diğer
davranışları ile çok tutarlıdır. Daha önce
eğitim, para, silah, araç-gereç vererek destekledikleri, örgüt
başını koruyup sakladıkları PKK’yı, terörist
ilan etmeleri çelişki olurdu. Listeye almaları halinde,
terörizme destek veren, yataklık yapan ülkeler durumuna
düşerlerdi. Bu açık olay bile bir
kısmımızı uyarmaya yetmiyor. AB kurumlarından
Türkiye’nin yararına karar çıkması çok zordur. Üye
olduğumuzda da bu durum değişmeyecektir.
|
AB BAYRAĞI
|
- Avrupa
Birliği’nin 12 yıldızlı mavi bayrağı,
Hıristiyanlığı temsil ediyor.
|
- Başlangıçta,
12 yıldızın, 12 üye ülkeyi temsil ettiği zannedildi.
1986-1996 yılları arasında AB’nin 12 üyesi bulunuyordu.
Fakat sonradan görüldü ki üye sayısı arttığı
halde yıldız sayısı değişmiyor. AB’nin üye
sayısı 1996 yılında 15’e çıktı.
|
- AB
bayrağının anlamı konusunda resmi bir açıklama
bulunmuyor. Bu nedenle çeşitli yorumlar yapılıyor. Bütün
yorumlar, AB bayrağının bir Hıristiyanlık
simgesi olduğu noktasında düğümleniyor. 12
yıldızın Hz.İsa’nın 12 havarisini temsil
ettiği yorumları yapılıyor. 12 rakamı
“Vahiy 12-1” deki açıklamaya bağlanıyor:
|
“Gökte ulu bir belirti görüldü.
Güneşi kuşanmış bir kadın, ayaklarının
altında ay, başında 12 yıldızdan bir taç.”
|
- Mavi
rengin de Hıristiyanlık’taki geleneksel mavi pelerini temsil
ettiği yorumları yapılıyor.
|
- Hangi dinin, hangi
mezhebin, hangi anlamın, hangi egemenliğin bayrağı
altında toplanmaya çağırıldığını
bilmek Türk toplumunun hakkıdır.
|
GÜMRÜK
BİRLİĞİ Mİ, SÖMÜRGE ANLAŞMASI MI?
|
- Gümrük Birliği
Anlaşması’nın en üzücü yanı, Türkiye’nin kendi
dışında, temsilcimizin olmadığı yerlerde
alınan kararlara uyma zorunluluğudur.
|
- Benzer bir
anlaşmayı Türkiye dışında başka hiçbir
ülke imzalamamıştır.
|
- Tam üye olacak
ülkelere, üye olmadan önce, Gümrük Birliği’nin neden
olacağı kayıpları karşılamak ve
altyapılarını hazırlamak için yardım
yapıldığı halde, Türkiye’ye böyle bir yardım
yapılmamıştır.
|
|
|
|
ANLAŞMA İLE
İLGİLİ BAZI HÜKÜMLER
|
- Gümrük Birliği
Anlaşması’nın 13.maddesinde, Türkiye’nin topluluk üyesi
olmayan ülkelerle “Ortak Gümrük Tarifesi”ne uyum sağlaması
istenmektedir.
|
- 15.maddeye göre,
Türkiye anlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren 5
yıl içinde ticaret politikasını aşamalı olarak
topluluğun ticaret politikasına uyumlu hale getirecek biçimde,
tercihli gümrük rejimine uyum sağlayacaktır. Bu uyum, üçüncü
ülkelerle tercihli anlaşmaları da kapsayacaktır.
|
- Türkiye,
katılımı, katkısı, hatta bilgisi olmadan,
AB’nin yaptığı tercihli anlaşmalara uyacaktır.
Bu Türkiye’yi bağımlı bir duruma sokmaktadır. “Ortaklık
Konseyi, kaydedilen gelişmeleri düzenli olarak gözden geçirecektir”
ifadesiyle de Ortaklık Konseyi’ne jandarmalık görevi
verilmektedir.
|
- 32.madde ile, belli
kuruluşların ve ürünlerin kaynak tahsisi ile desteklenmesi
sakıncalı bulunmakta ve Gümrük Birliği ile uyumlu olan ve
olmayan alanlar sayılmaktadır.
|
- 37.maddede,
birçok yasanın değiştirilmesi istenmektedir.
Anayasamızın 90.maddesine göre, yasa
değişikliği gerektiren her türlü anlaşmayı
“TBMM’nin bir kanunla uygun bulması” gerekir. Gümrük Birliği
Anlaşması hakkında Anayasa’nın bu hükmü
uygulanmamıştır. Anayasa atlanmıştır.
Gümrük Birliği Anlaşması’nın geçerliliği
şüphelidir.
|
- 53.madde aynen
şöyledir: “Avrupa Komisyonunca, Gümrük Birliği’nin
işleyişi ile ilgili alanlarda yeni bir mevzuat
hazırlandığında ve bu mevzuat hakkında Avrupa
Topluluğu üye devletleri uzmanlarına
danışıldığında, Komisyon gayriresmi olarak
Türk uzmanlarına da danışır.”
|
- Bu madde yalnız
haksızlık değil, aynı zamanda büyük bir
skandaldır. Ulusal onurumuz zedelenmektedir.
|
GÜMRÜK BİRLİĞİ
UYGULAMA SONUÇLARI
|
- Gümrük Birliği
Anlaşması imzalandığından bu yana, üçüncü
ülkelerle ticarette sorunlar yaşıyoruz. AB ile ticarette
gittikçe artan açıklar veriyoruz.
|
- ABD’nin AB’ye
tanıdığı ticari ayrıcalıklardan Türkiye
yararlandırılmıyor. Kuzey Afrika ülkeleri ile
yapılan anlaşmalardan yararlanmamız baskı ile
önleniyor.
|
- Anlaşmanın
yürürlüğe girmesinden sonra AB-Türkiye arasındaki
dış ticaret ilginç bir gelişme göstermiştir.
Türkiye-AB dış ticaret açığı Türkiye aleyhine
1990 yılında 2.4 milyon dolarken Gümrük Birliği
Anlaşması’nın yürürlüğe girdiği 1996
yılında 5.7 milyar dolara, 1998 yılında 10.7 milyar
dolara fırlamıştır. 1996-2000 açığı
54 milyar dolardır. 2001 yılı sonunda açık 60 milyar
doları geçmiştir.
|
ÜÇÜNCÜ ÜLKELERLE KURULAN
ORTAKLIKLAR
|
- Doç.Dr.Aydın
Fındıkçı, şu değerlendirmeyi
yapmaktadır: “AB’nin ortaklık politikası, AB-Türkiye
dış ticaret verileri ve mali işbirliği ile ilgili
ortaklığın hazırlık, geçiş ve son dönemi
yakından analiz edildiğinde hemen görülecektir ki, Türkiye
örneğinde her haliyle iflas etmiştir. İflas eden bu
politikanın temelinde AB’nin üçüncü ülkelere yönelik izlediği
ortaklık ve dış ticaret politikaları
yatmaktadır.”
|
- Fındıkçı
şu değerlendirmeyi yapıyor:
|
“AET ortaklık
politikası, Türkiye’nin kendi bölgesindeki ülkelerle ticari
ilişkiler geliştirmesini ve bu ülkelerle yakın
işbirliğine gitmesini büyük ölçüde engellemiştir. Bu
anlaşmaların amacı, AET’nin hem politik, hem de ekonomik ve
ticari etki alanını genişletmektir.”
|
- Anlaşmalara
aykırı olarak AB, Türk tekstil ürünlerine
kısıtlamalar uyguluyor.
|
- Gümrük Birliği
Anlaşması, ekonomik getirileri ve götürüleri dikkate
alınarak, 7-8 yıllık verilerle, akademik düzeyde
araştırılıp incelenmelidir. Türkiye’nin
dışlanması önlenmeli, üçüncü ülkelerle ilişkilerde
Türkiye daha bağımsız hareket edebilmeli, üçüncü
ülkelerle yapılan görüşmelere katılabilmelidir.
|
- AB üyeliğinin
gerçekleşmemesi, Gümrük Birliği’nin önemini
artıracaktır. Ebediyyen AB üye adayı olarak
kalınamayacağı da dikkate alınarak Gümrük
Birliği şekillendirilmeli ve Avrupa ile ilişkileri
güçlendirecek yönde geliştirilmelidir. Bu amaçla, AB
tarafından birçok hükmü zaten uygulanmayan (yardım, serbest
dolaşım…) anlaşmanın, geliştirilip taraflar
arasında denge sağlanıncaya kadar askıya
alınması düşünülebilir.
|